Fatih bir cami yaptırıyordu.Caminin mimarı,”İpsilanti Efendi”isimli bir Rum du.Fatih in emrine karşı geldi.Camide kullanılacak mermer sütunlardan birazını kesti.
Bunu duyan Fatih,çok öfkelendi.Müftüye danışmadan,mimar efendinin elini kestirdi.Bunun üzerine Rum mimar,kadıya gitti.Zamanın İstanbul kadısı Sarı Hızır Çelebi durumu inceledi padişahı çağırdı.
Padişah mahkemeye geldi.Oturmak üzereyken,kadı şöyle gürledi:
“Hasmınla müraafa i şeri olunacaksın(yüzleştirilece
İstanbul la birlikte nice ülkeler,krallıklar feth eden padişah,ayağa kalktı.İpsilanti Efendiyle yüzleştirildi.Mimar İpsilanti Efendi şikayetçiydi.Fatih ise mimarın elini kestirdiğini kabul ediyordu.Şahitler dinlendikten sonra Kadı Hızır Çelebi,kararını bildirdi:
“Mimarın elini kestirenin eli kesilecektir.Kısasa kısas yapılacaktır.”
Fatih sessizdi.Mimar ipsilanti efendi ise ağlıyordu.Yere diz çöktü:
“Davamdan vazgeçtim!”dedi.”Bu adalet karşısında Müslüman oldum.Padişahın eli kesilmesin.Bu cihangire kıyılmasın…”
Kadı,bunun üzerine,kararını değiştirdi.Padişah,Mimar İpsilanti Efendi ve ailesini geçindirecekti.İyi bir ev verecek,masraflarını kendi kesesinden karşılayacaktı.İş böylece tatlıya bağlanmış oluyordu.Herkes mahkeme salonunu terk etti.Kadı ile padişah yalnız kaldılar.O zaman Sultan Mehmed,kılıcını göstererek şöyle dedi:
“Eğer benim padişahlığımdan korkup iltimas geçseydin,haksız bir karar verseydin,billahi şu kılıçla başını uçururdum!”
Kadı Hızır Çelebi oturduğu minderi kaldırdı.Altında demir bir topuz vardı.Padişaha gösterdi:
“Hünkarım,sende padişahlığından gururlanıp şeriat mahkemesine saygısızlık etseydin,kararı dinlemeseydin,billahi şu topuzla başını ezecektim!”
Fatih in adalet anlayışı ve o zamanın hakimlerinin adaleti işte böyleydi.Bir Rum mimar ile cihangir bir padişahı ayırt etmiyordu…
Ve Osmanlı Devleti,kılıçla kalemin gölgesinde yükseldikçe yükseliyor,büyüdükçe büyüyordu…