ADEM (Aleyhisselam)

ADEM (Aleyhisselam)’İN YARATILIŞI

Adem’i yaratmayı dileyen Allahu Teala, Cebrail’i yeryüzüne yollayıp ona:

“Kurusundan, yaşından, karasından, akından, tatlısından, tuzlu sundan, yani her çeşidinden bir avuç toprak al getir” dedi.

Cebrail, Kabe’nin olduğu bölgeye indi ve topraktan bir avuç almak isteyince yer titreyerek “isteğin ne” dedi. Cebrail:

“Senden bir avuç toprak alıp Allah’a götüreceğim, o da ondan insan yaratacak” dedi. Yer:

“Ey Cebrail, yaratılacak olan insan Allah’a ibadet etmez, asi ya da inatçı olur. Bu durumda benden Allah aşkına toprak alma” dedi.

Yeryüzü böyle Allah adına and verince ondan toprak almadan geri döndü. Allah’a:

“Ya Rab! Yer bana senin adına and verince ondan toprak alma-dan geri döndüm” dedi.

Bundan sonra Allahu Teala, Mikail ve İsrafil’i gönderdi. Yer, ikisine de yemin edince onlarda toprak almadan geri döndüler.

Sonra Allah’u Teala Azrail’i gönderdi. Yer, Azrail’e de yemin verince o:

“Senin yemin etmenle ben Allah’ın emrini yerine getirmeyecek değilim” dedi ve her çeşit topraktan aldı.

“Gerçekten biz Adem’i ak ve kara balçıktan yarattık”

(Saffat Suresi: 11)

“Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, biçim girmiş balçıktan yarattık” (Hicr Suresi: 28)

Sonra Allah’u Teala, bu balçığa hiç kimsenin görmediği bir güzel likte şimdiki insan şeklini verdi.

Sonra ruh geldi ve Adem’in kalıbının ağzından girip boğazına oradan da bedenine geçti, geçtiği her yerde kan, kemik ve sinir oluştu ve üstlerini et bağladı.

Hadisi şerifte rivayet edilmiştir ki:

“Ruh, Adem’in başına girip ağzına ve burnuna ulaştığında Adem aksırdı. Başında bulunan Cebrail:

“Ey Adem “Elhamdülillah de” dedi. Adem de “Elhamdulillah” dedi. Bunun üzerine Allah’u Teala’nın izniyle Cebrail, “Yerhamukel-lah” diyerek karşılık verdi. (Bu usul sünnettir.)

MELEKLER’İN ADEM’E SECDE EDİŞİ

Adem’in yaratılışı tamam olunca ona elbise giydirildi. Ve sonra Allah’u Teala meleklere:

“Adem’e secde edin” buyurdu.

Bu secde etmekteki gaye ibadet değil, saygı ve hürmettir. Bunun üzerine İblis hariç bütün melekler Adem’e secde ettiler. O ise ateşten yaratıldığını, ateşin topraktan üstün olduğunu iddia ederek büyüklük tasladı ve secde etmedi.

Allahu teala buyurdu:

“Ey iblis! senin için ne var ki, secde edenler ile beraber olmadın”

İblis dedi ki:

“Kuru bir çamurdan, suretlenmiş bir balçıktan yaratmış olduğun insana ben secde etmek için olmadım.”

Küfrüne işaret olan bu sözler, onun meleklerin arasından çıkma-sına, çirkin bir surete girip adının da İblis (umutsuz) olmasına sebep oldu. (Böylece lanetlendi.)

İBLİS’İN KOVULMASI

İblis, Hazreti Adem (Aleyhisselam)’a secde etmeyip büyüklük tasla yınca sahib olduğu pek çok nimet elinden alındı ve makamından indirildi.

Allah’u Teala ona:

“Artık çık oradan, muhakkak ki sen kovulmuşsundur.”

“Ve şüphe yok ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzeri-nedir.”

İblis’te dedi ki:

“Ya Rabbi! Öyle ise kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar bana mühlet ver”

Allah’u Teala buyurdu ki:

“Artık şüphe yok ki sen mühlet verilmişlerdensin. Malum olan vakit gününe (kıyamete) kadar.”

Yani kıyamet gününe kadar müsaade almıştır, böylece ölüm acısını tadacaktır.

Böylece İblis kovulmuş ve zalimlerden olmuştur. Ona ve tabi olanlara, Allah’u Teala cehennem azabını vaad etmiştir.

HAVVA ANNEMİZİN YARATILIŞI

Adem (Aleyhisselam) uyurken Allah’u Teala onun sol kaburga kemiğinden Havva’yı yarattı. Adem gözlerini açıp Havva’yı görünce ona:

“Sen kimsin?” dedi. O da:

“Allah’u Teala beni senin eşin olarak yarattı ve ben senin çiftinim” dedi. (Bu husus tefsirlerde geniş olarak beyan edilmektedir.)

Her eşyanın ismini bilen Adem’i melekler denemek için ona:

“Ey Adem bunun adı nedir?” diye sordular.

O da: “Havva’dır” cevabını verdi.

CENNETTEN ÇIKARILIŞ

Allah’u Teala Adem (Aleyhisselam) ile Hazreti Havva’yı cennette yaşatıp onlara türlü türlü ikramlarda bulundu.

Her tür meyvelerden yemelerini fakat bir ağaca dokunmama-larını söyledi ve onları İblis’in fitnesinden sakındırdı.

İblis, ise vesvese vermek için fırsat kollayıp cennete girmek için uğraşıyordu. Lanetlenince herkes onunla olan dostluğunu bozup ondan yüz çevirmişti. Yılan ise dostluğunu bozmamış, arada bir soh-bet ediyorlardı.

İblis yılanı kandırdı ve ona:

“Cennete girip Adem’in yanına varmam için bana yardım edersen seni muhafaza eder ve ademoğullarından korurum” dedi.

Yılan:

“Melekler seni görürse ne olu?” deyince, İblis:

“Ağzını açta görünmeden geçeyim” dedi. Bu şekilde yılanın iki azı dişi arasında cennete girip Hazreti Adem (Aleyhisselam) ile Hazreti Havva’nın yanına geldi ve Adem’e:

“Allah sizi buradan çıkaracak” dedi.

Adem:

“Nerden biliyorsun” deyince, İblis:

“Bu ağaç ebedilik ağacıdır. Bundan yiyen cennette daim kalır ve oradan hiç çıkmaz, dedi.

Yasağı unutan ve İblis’in yeminine aldanan Adem ile Havva o meyveden yediler.

Rivayet göre ağacın meyvesinden ilk yiyen Havva’dır. O yiyip Adem’e:

“Bak ben yedim bir şey olmadı sende ye, deyince Adem (aleyhis-selam):

“Ben yemem” dedi.

İblis ise, Allah’u Teala’nın adı üzerine yemin ederek:

“Ben size öğüt veriyor, sizin iyiliğinizi düşünüyorum” dedi.

Adem, gerçekten öğüt sandı. Yasağı unutarak meyveden yedi. Bütün elbiseleri açıldı ve ikisi de utandı.

O zaman Allah, şeytanı cennete soktuğu için yılana lanet etti. Onun güzel olan yüzünü değiştirdi, dört ayağını kesip onu toprakta karnı üzere süründürdü.

Böylece bu dört canlı (Adem, Havva, İblis, Yılan) hepsi cennet-ten çıkarılıp yeryüzünde değişik yerlere indirildiler.

Bu durum ayette şöyle anlatılmaktadır:

“Bazınız bazınıza düşman olarak yeryüzüne ininiz.”

YERE İNİŞ VE YAKARIŞ

Yeryüzünde yüksek bir dağa inen Adem (aleyhisselam), günahına pişman olarak kırk gün yemedi, içmedi.

Bu ağlayış ve yakarış tam yüz yıl sürdü. Sonra Allah’u Teala ona rahmet etti ve tevbe etmesi için bir takım kelimeler öğretti.

“Derken Adem rabbinden bir takım kelimeler alıp yalvardı, hemen rabbi onun tevbesini kabul etti. Tevbeyi kabul eden ve rahmet eden ancak O’dur.” (Bakara Suresi: 37)

Allah’u Teala bu kelimelerle dua eden Adem (aleyhisselam)’ın dua sını kabul etti. Tevbesi kabul olan Adem, yüz yılda sevincinden ağladı.

Zahmetli dünya hayatında uğraşmadan, zahmet çekmeden nimet bulunmadığı için Cebrail, Ademe tarifle değirmen kurdurdu.

Sonra Allah’u Teala, Adem (Aleyhisselam)’a buğday ektirip bir günde yetiştirdi. Cebrail’de buğdayı değirmende öğütüp un yapmasını söyledi, o da öyle yaptı. Sonra Cebrail unu hamur yapıp ateşte pişir-mesini öğretti.

Daha pek çok şeyi Cebrail’den öğrenen Adem (Aleyhisselam) dün-yada zahmetle nimetlenmenin kendi hatasına karşılık olduğunu bildi. Ve böylece dünya hayatına başlayıp insanlardan ilk çile çeken, her şeyi ilk yapan o oldu.

İBLİS’İN ALLAH’A NİYAZI

Cennetten kovulup meleklerin arasından çıkarılan iblis, Allah’a şöyle yalvardı:

“Ya Rabbi! Bunca yıl ibadet ettim. Sonunda bana lanet edip mülkümü elimden aldın ve onu düşmanıma (Ademe) verdin. Peki bana hiçbir isteğimi vermezmisin” dedi. Allah:

“Ey melun benden ne dilersin” dedi. İblis:

“Bana dirilme vaktine kadar mühlet ver” dedi.

Allah’u Teala “Sana kıyamet gününe kadar mühlet verdim” dedi.

KABİL VE HABİL

Kabil kötülük sahibi günahkar davranışlı olan bir kişiydi. Habil ise Hakka yönelmiş salih, derviş bir kişiydi.

Aralarında bazı anlaşmazlıklar vardı. Ölümle sonuçlanan bu anlaşmazlığın sebebi ikidir.

İlki:

Adem ile Havva validemizin bir çok çocukları oldu. Hepsi de ikiz olarak dünyaya gelirdi. Bu ikizlerin biri kız, diğeri de erkek olurdu.

Bir senede Kabil ile ikiz kız kardeşi dünyaya geldi. Daha sonra da Habil’le ikiz kız kardeşi dünyaya geldi. Adem (Aleyhisselam) doğan her çocuğu ötekinin ikiziyle evlendirirdi. Bu kez de öyle yapmak istedi, fakat Kabil ikizinin Habil’e verilmesine karşı çıktı.

Adem (Aleyhisselam) onlara kurban hediye etmelerini söyledi. Kimin kurbanı kabul edilirse o güzel kız onun olacaktı.

Kabil ekinci ve çifçiydi. Habil ise çobancı, koyun sürüsü vardı.

Habil, sürüsünden en güzel koyunu seçip verirken, Kabil en kötü buğdayı verdi. Gökten inen ateş, Habil’in kurbanını yedi, Kabil’inkine ise yanaşmadı. Kabil anladı ki kurbanı kabul edilmedi ve Habil’e:

“Muhakkak seni öldüreceğim” dedi.

Habil ise:

“Kim takva ve ibadet sahibi ise Allah onun hediyesini kabul eder. Sen bana elini uzatsan da ben sana uzatacak değilim. Çünkü ben Allah’tan korkarım” dedi.

Sonunda Kabil, kardeşi Habil uyurken kafasını taşla ezerek onu öldürdü.

Öz kardeşini öldüren Kabil, bunu babasının duyacağından kork-muş ve cesedi ne yapacağını bilememişti. Onu çuvala koyup bir sene taşıdı. İyice pişman oldu.

Sonra Allah’u Teala ona kardeşini nasıl defnedeceğini göster-mek için iki karga gönderdi. Kabil’in bakışları arasında kavgaya tutuşan kargalardan biri diğerini öldürdü. Öldüren karga bir çukur kazıp ölen kargayı içine attı ve üzerini kumla örttü. Bunları gören Kabil, karga kadar aklı olmadığına içerlendi ve:

“Bir karga kadar olamadım, bana yazıklar olsun” dedi ve kalkıp aynı şekilde kardeşini gömdü.

Hacca gidişinde oğullarını Kabil’e teslim eden Adem (Aleyhis-selam) dönüşünde Habil’i bulamayınca onu Kabil’in öldürdüğünü anladı ve ona lanet ett. Bu olaydan sonra Kabil’in yüzü simsiyah oldu.

ADEM (Aleyhisselam)’IN VEFATI

Adem (Aleyhisselam)’ın ömrünün bin yıl olduğunu söyleyenler çoğunluktadır.

Adem (Aleyhisselam)’a zürriyeti gösterildiği zaman peygamberler zümresinden bir peygamberin ağladığını gördü ve adını sordu. Davud’ dur, bu ağlayışı hata işleyeceğindendir, ömrü de 60 yıldır, denildi.

Adem Davud’a acıyarak:

“Ya Rabbi! Benim ömrümden kırk yılını Davud’a ver” dedi. Allah, Adem’in duasını kabul etti ve Adem’e de senin ömründen kalan yüz senedir” buyurdu.

Bundan sonra Adem (Aleyhisselam) ömrünü sayar, ne kadar geçti ne kadar kaldı diye hesab ederdi. En sonunda yüz altmış yıl tamam oldu, ölüm meleği Adem’e geldi ve canını alacağını söyledi. Adem (Aleyhisselam):

“Yanıldın! Daha benim kırk yıl yaşamam gerek” dedi.

Ölüm meleği ise:

“Hani sen kırk yılını oğlun Davud’a vermiştin” deyince Adem: “Vermedim” dedi. Allah’ta:

“Ey Azrail’ Adem’in ömrü yüz seneye tamam olsun, bırak” buyur-du.

Adem (Aleyhisselam) ölmeden önce oğullarından en sevgili olanı-nı yani Şit’i yanına çağırdı ve ona vasiyette bulundu.

Ve sonunda Adem’de öldü. Cebrail, Adem (Aleyhisselam)’ı yıkayıp kefenledi ve Şit’e:

“Onun halifesi sensin, namazını sen kılmalısın” dedi.

Sonra Şit namazını kılıp Cebrail (Aleyhisselam)’ın öğretmesi üzeri-ne bir kabir kazıp babası Adem’i gömdü.

Ölünün ardından yapılan tüm bu işlemler, adem oğullarına adet oldu.

One thought on “ADEM (Aleyhisselam)

  1. bilgilendirme için teşekkürler ama bu bilgilerin kimden nakledildiğini hangi kaynaklara başvurulduğunu yazmanız gerekli olduğunu siz hatırlatmak isterim zira insanlar bu bilgilerin kaynaklarını ve rivayet edenlerin isimlerini sitenizde arayıp bulamazlarsa sizin yazılarınızın ciddiye alınma olasılığı bir hayli düşecektir özelliklede ilmi aratırma yapanlar için bu durum vazgeçilmez bir zorunluluktur malesef ortada yalan yanlış bir çok bilgide dolaşmakta bunun ayrımını yapmak ancak kaynakları bilerek yapılbilir. eğer bu işin ehli ve kendini salih ilim sahibi müslümn olarak kanıtlamış kişilerin eserlerinden faydalanır ve bunuda yazınızda belirtirseniz hem bir kul hakkı olan telife riayet etmiş olursunuz hemde sizin verdiğiniz bilgilerin ne kadar ciddiyet arzettiğini anlamış oluruz bukonularda yazı yazan mekanları cennet olsun bir çok ehli sünnet alim bulunmakta (haseni basri İmamı rabbani said nursi ve daha niceleri ALLAH celle celalüh onlardan razı olsun) bunlar kendilkerini biz ümmeti muhammede kanıtlamış bulunmaktalar onların isim ve eserlerini bu sitelerde görmek hem bizim içimizi ferahlatıyor hemde o siteyi kullanmamzı arttıryor tabiki özelliklede hadisi şerifleri yazıya konu edecekseniz buhari,müslim,tirmizi,ibni abbas ve bu ekolden güvenilir kaynaklarıda belirtmebizi rica ediyorum

Bir yanıt yazın