“Evimiz kayınpederlerin evine yakındı. Sabah ben işe giderken hanım da hazırlanıyor benimle beraber evden çıkıyor annesine gidiyordu. Akşam çoğu zaman annesinden alıp getiriyordum. İş dönüşü evde olduğu zaman da annesi bizim evde oluyordu. Baş başa rahat bir şekilde kaldığımız nadir idi. Bir müddet böyle devam etti. Bir gün hanıma, bu böyle olmaz, biz artık evlendik, ayrı bir evimiz var. Herkes evinde baş başa, yalnız kalmak ister. Ayrı bir evimiz olduğunu kabullen, emanetçi gibi olma. Annene söyle, devamlı burada olmasın. Sen de, her gün annenlere gitme. Hafta sonunda beraber gideriz. Hasretini giderirsin, dedim. Önce razı olmadı. Ben annemsiz duramam, dediyse de ben ısrar edince mecburen razı oldu.
Bu defa da, telefonla görüşmeye başladılar. Herkese gelen telefon parasının 3-4 katı fatura gelmeye başladı. Kendisini defalarca ikaz ettim. Hatta, kayınvalideye de durumu söyledim. Telefon etmesini çok görüyorsun, tabii ki arayacak diye kızından taraf oldu. Bir müddet daha sabrettim. Değişen bir şey yok. Sonunda bu konu tartışmaya dönüştü. Tartışmadan annesinin haberi oldu hemen. Nasihat edecekleri yerde, kızlarını alıp götürdüler. Gidiş o gidiş, bir daha da bir araya gelemedik…”
Evlilikte ilk aylar çok önemlidir. Kadın evine alışmalı, evini kabullenmelidir. Bunun için, evin ana babanın biraz uzağında olmasında büyük fayda vardır. Birçok kız annesi, aynı mahallede hatta aynı apartmanın karşı dairesinde olmasını istiyor. Aslında bu, kızına iyilik değil kötülüktür. Kız tarafına yakın olunca, herhangi bir şeyden dolayı kızının üzgün olduğunu gören anne baba eyvah, damat kızı dövmüş, üzmüş gibi yanlış düşüncelere kapılıp araya girerler sıkıntıya sebep olurlar. Erkek tarafına yakın olunca da sıkıntı olur. Örneğin insanlık hâli kız hasta olabilir. Bunun için yemek hazırlayamaz, ütüsünü yapamaz. Bu hâli gören erkeğin ana babası eyvah oğlumuz aç susuz kalıyor, elbisesi bile ütülenmemiş diyerek gelin kıza sıkıntı verirler.
Evliliğin ilk aylarında aileler çocukları kendi yanlarına çekme gayreti yerine, herkes kendini karşı tarafın yerine koysa problem kendiliğinden çözülecek daha doğrusu problem olmayacak. Daha da ilerisi, kız tarafı erkek tarafını tutar, onun avukatlığını yapar, erkek tarafı da kız tarafını düşünür onları memnun etmeye çalışırsa, aileler arasında memnun etme yarışı başlar, her iki aile de rahat eder.
Aslında erkeği ailesinden koparmak kız tarafına fayda değil zarar getirir. Oğullarının kendilerini terk ettiğini gören anne baba, maddi manevi desteklerini çekerler. Her fırsatta, evliliğinin devamı için değil yıkılması için çalışırlar. Beddua ederler. Beddua ve kin üzerinde olan yeni aile fazla ayakta kalamaz. Kız tarafı tartışmalarda kızının değil damadının yanında yer almalıdır. Asırlardır Müslümanlar böyle hareket etmişlerdir. Bunu da Resulullah efendimizin uygulamalarından öğrenmişlerdir…
Resulullah efendimizin mübarek kızları Rukiye validemiz, bir meseleden dolayı kocası Hazret-i Osman’ı babasına şikayet etti. Resulullah efendimiz; “Ey benim kızım! Eğer Allahü teâlânın rızasını ve benim rızamı istersen, bir an durma, var evine ki, Osman’ın ayaklarına yüzünü sürüp, özür dile. Yoksa ne Hakkın huzurunda, ne de benim huzurumda yerin kalır” diyerek kızı Rukiye’yi hemen kocası Hazret-i Osman’ın evine gönderdi. (Dört Büyük Halife)
Ufak bir tartışmada hemen kızına arka çıkan anne babalar, Peygamber efendimizin bu nasihatlerinden ders almalıdırlar. (Mehmet Oruç, Türkiye, 27-28 Ağustos 2004)