İnsan babası ölünce büyüyor çünkü. Yalnız başına kalıyorsunuz o zaman artık.
Çocukken her şeyi bilen, herkesten güçlü olan babamız biz büyüdükçe küçülüyor.
Zamanını tamamlamış ve geçmişte kalmış bir yaşlı olarak kendi köşesinden bize bakıyor. Uzakta olsa da, bize dokunamasa da…
Usandıracak kadar ayrıntılı sorularla hayatı öğrendiğimiz, her şeyi bilen babamızın sorularıysa biz büyüdükçe artık bize sıkıcı gelmeye başlıyor. Müdahale etmese, soru sormasa ne iyi olur dediğimiz zamanlar çok oluyor artık. Biz ondan daha iyi biliyoruz ya her şeyi. Zaman artık onun zamanı değil ya… Teknoloji gelişti ya… Her şey değişti ya…
Oysa ne zaman ki babanızı kaybediyorsunuz, işte o zaman gerçekten büyüyorsunuz. Çünkü çınarın gölgesi yok artık üzerinizde. Sizi fark etmediğiniz halde yağmurdan, güneşten koruyormuş meğer o gölge.
Siz de aile kuruyorsunuz, baba oluyorsunuz, sizinde gölge yaptığınız ve koruduğunuz birileri oluyor ama o gölgeyi çok arıyorsunuz.
Babanız öldüğünde büyüyorsunuz.
Artık soru soracağınız, öğreneceğiniz, azarını duyacağınız, takdirini alacağınız, akşam eve dönerken yolunu gözleyeceğiniz, korkacağınız bir babanız yoksa büyüyorsunuz.
Yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz, her istediğinizi almak zorunda olan o kişi yoksa artık…
Hep sessiz ağlayan, suskun seven, en zor dönemde bile yıkılmaz görünen, sırtınızı dayadığınız çınar ağacınız yoksa artık…
Büyüyorsunuz o zaman işte.
Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur.