Zina bütün ahlaki değerleri topyekün imha eden bir terminatör gibidir. Onun toplumsal yaşamdaki çarpık ilişkilerin verdiği zararı anlatabilmek asla mümkün değildir.
Bütün semavi dinler ve sosyal yaşam/hukuk düzen bu eylemi yasaklamış ve suç olarak kabul etmiştir. Hz Muhammed zamanında sınırlı sayıda uygulanan bu yönlü ilişkinin cezası yani recm, ilk etaplarda Kur’an ayetlerinin henüz tamamlanmaması nedeniyle Tevrat’ın hükümlerine göre uygulanmıştır.
Hadisler dikkatle incelendiğinde Allah Resûlü’nün bu cezaları uygulamadaki isteksizliği görülmektedir. Ne var ki, buna rağmen bazı aklı evvellerin kendilerine gerekli cezanın verilmesinde ısrarlı oldukları gözlemlenmiştir.
Toplum anlayışına göre en büyük suç gibi görülen zina işlemi aslında dedikodudan 36 defa daha az şiddetlidir. Bu hususta neden zina olayının daha ağır olduğu anlayışına gelince, bireylerin bedensel yönlerinin ağır basması, doğduğu ve büyüdüğü yöre, dar kalıplar içinde kalarak şekilcilik ve detay üzerinde durmaları, sahiplik duygularının her zaman olduğu gibi bu konuda da ön plana çıkması şeklinde tanımlanabilir.
Gerekli din bilgisinden yoksun birine hangi suç daha ağır diye soru yöneltilseydi, eminim iki şey arasındaki tercihte tereddütsüz “zina” yanıtı alınırdı..
Allah dini ve onun tebliğcisine kulak asmadan hayali hükümlere dayanarak karar vermek son derece yanlış bir tutum olsa gerek. Esasen İslâm dünyasının geri kalmışlığı da sırf bu nedenlere dayanır.
Kur’an ve O’nun tebliğcisi insanlığa bir rahmet olarak irsal edilmiş iken, ilahi kaynaklı bilgiler yerine, keyfi düşüncelerle doğru olanı seçmek sizce mantıklı olabilir mi.?
Zinaya elbetteki hayır, ama dedikodunun ondan çok daha beter bir hal olduğunu hatırlatmakta yarar var. Bunu böyle gösterenler içinde, buna alet olanlar içinde büyük bir vebal bulunmaktadır.
Bir insanın rastgele değil, sağlıklı/düzgün, İslami inanca uygun bir şekilde dini hayatını yönlendirebilmesi, ancak Allah Resûlünü tanımak/değerlendirebilmekle mümkün olur.
Şüphesiz bu bizlerin son kararı olmalıdır.”