Hızır (a.s) Allah’ın emri ile Musa Nebi’yi iki denizin birleştiği yerde buluşturan ve ona hocalık yapan insandır. Hızır yeşillik anlamına geliyor. Oturduğu yer yeşerdiği için bu ismi aldığı çeşitli rivayetlerde geçmektedir. Kur’an’ı Kerim’de Hızır adı geçmez ancak ondan “Biz ona katımızdan rahmet ve gizli ilim verdiğimiz kul” diye bahseder. Hızır’ın hayatta olup olmadığı İslâm alimlerince tartışma konusu olmaktadır. Ancak tasavvuf otoritelerine, yani bilen kişilere göre O dilediği anda ahiret yada dünya yaşamına geçebilme özelliğine sahip nadir mahallerden biridir. Hızır Aleyhiselam’ı gördüğünü ve konuştuğunu belirten İbn-i Arabi ondan/niteliklerinden sitayişle bahseder. Arabi’nin onunla yaptığı görüşmeler kesin olarak dış alemde meydana gelmiştir. İçsel bir müşahade değildir.
Kur’an’ı Kerim’de Allah Resûlü’ne hitaben “Senden önce hiçbir beşere ebedi bir yaşam kılmadık” şeklindeki ibare, hayat/sonsuzluk suyunu içen Hızır Aleyhisselam gibi olağan üstü niteliklere sahip bir insanı kapsamaz. Bu ayet bizim gibi faniler içindir.
Hızır Aleyhisselam’ın İbn-i Arabi’nin yanı sıra değişik zaman birimlerinde hem Hz. Musa hem de Hz. Muhammed ile (s.a.v) teke tek konuşması anlatılanları teyid eder mahiyettedir.
Abdülkerim Ceyli Hz. lerinin İnsan-ı Kâmil adlı kitabında, Hızır (a.s.) in “Ben Musa’nın zahirinin hocasıyım” şeklindeki sözlerine yer vermesi onun ne kadar çok boyutlu bir mahal olduğunun bir göstergesidir.